24 Nisan 2009 Cuma

SAVAŞÇININ KALBİYLE SAVAŞI

Issız bir yoldu yürüdüğüm. Ve can sıkıcı üzüntüler vardı yolumun üzeri… biraz taşlı, sıkıntılı bir yoldu. Çeşitli yerlerde çökmeler vardı. İçine yağmur suyu çökmüş, sanki sıkıntılar basılırcasına. Her ne pahasına olursa olsun sonsuzluğa ulaşmalıydı beden. Ne kadar sıkıntı çekse de direnmeliydi. Çünkü sınav devam ediyordu. Beden şükretmeliydi ki haline sağlıklıydı. Ne kötü durumlar, insanlar görmüştü bu iki ince çizgi üzerinde. Her sorun aşıldı bu güne dek. Ama yalnızlığa alışamamıştı bu ruh. İçten içe kemiriyordu sıkıntıları, yıkılmıyordu. Ama yalnızlık denen hastalığı vücudunu sarmıştı. Yoluna devam ederken ruh, daha önce hiç görmediği bir güzellikle karşılaşmıştı. Bu karanlık sisin içinde sanki bir ışık olmuştu ona. Ruh oraya doğru yönlenmişti. Yaklaştıkça ışık daha da parlaklaşıyordu. Ve sonunda karşısında nur dan yapılmış elbiseler içinde onu gördü. Bu yaşadıkları sanki bir rüya gibiydi. Yaklaşmaktan korkuyordu, ona zarar verebileceğinden, kendi üzerinde ki dünyanın kötülüklerinden ona da bulaşacağından korkmuştu belki de. Aynı yolda birlikte yürümeyi teklif etti. Tanıdıkça hayallerinin gerçek olduğuna, bunun ancak bir melek olabileceğine inanıyordu. Evet onu sevmişti bu daha önce görülmemiş bir sevgiydi. Belki de ilk defa yaşadığı için bu kadar kutsal ve rüyada gibiydi ruh. Melek de sonsuza kadar bu ruhla birlikte mutlu olacağını söyledi. Artık emindi o idi hayallerindeki melek. Ve bu yolda bütün mutlulukları birlikte yaşayıp, zorluklara birlikte göğüs gereceklerine dair birbirlerine söz verdiler. Bundan sonra hep onunla yaşamak yalnız kalmak istemiyordu ruh. İki ruh bu iki ince çizgide yürümeye devam ediyorlar sonsuzluğa ulaşmak için. Birlikte mücadele ederek… ve birbirlerini çok seviyorlar… sonsuza kadar seveceklerde. Ruh son nefesini bu meleğin yanında vermek istiyordu. Son görmek istediği de yine onun gözleri olacak.
28/01/2007 PAZAR
BAKİ MUSTAFA USTA SEVGİLERİMLE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder